Gecen seneler ertelenmesin Gelecege yelken acalim Umut okyanusunun ortasinda Seninle sandalda yalniz kalalim… AsIk yureklere hayat cok kisa Sil gozyaslarini degmez aglamaya… Sensiz ask neye yarar Hersey tumuyle zarar Anliyormusun beni Biricik askim ne geregi var…

There was a gypsy came over the land, He sang so sweet and gaily. He sang beneath the wild wood tree And charmed the great lord’s lady. The lord he did come home Enquiring for his lady “She’s gone, she’s gone,” said the serving man, “She’s gone with the gypsy Davey.” “Go saddle me my…

Gitme sakın yanımda kal Arada bir kapımı çal Varım yoğum senin olsun İstiyorsan canımı al Seni öyle seviyorum Seni öyle istiyorum İnan senin varlığınla Hayatımı süslüyorum Sen gidersen yerin dolmaz Sen olmazsan inan olmaz Öyle büyük bir aşk ki bu Yaşanmadan anlatılmaz Sen aldığım nefesimsin Sen yaşama hevesimsin Sen olmazsan ben olamam Sen benim tek…

Ellerim sabırsız kalem tutmaya Hazırım maviye ışık katmaya Karanlık pusuda cahil yutmaya Baba beni nolur okula yolla Derdim kitabında ilk emri oku İlimden gelir ya insanın kökü Okuyup olayım yüzünün akı Baba beni nolur okula yolla Okumak ömrümün en güzel çağı Bırakta yeşersin beynimin dağı Sardı mı sarartır cehalet ağı Baba beni nolur okula yolla…

Gayrı dur durak yok kardeşler Yanında sevgilinin aziz ölüsü Ötede bir köylü militan Uzakta işçi dostlar kurşunlanıyor Ve dünyanın öbür ucunda Bir avuç doların kahpe çarkında Kahraman halklar doğranmaktadır Toprağın ekmeğin hesabıdır bu Zulmün zorbalığın hesabıdır bu Sevdanın hasretin hesabıdır bu Gayrı dur durak yok kardeşler Çınlasın doruklarda kavga borusu.

Yüzünüzden bok akardı ben oradayken Boşluğum sizindi sanki… Servetim… Şehvetim… Sana herşeyimi vermiştim Ben nerelerdeydim Bu sefer olmadı ama umrumda değil İçtenlik öldü! Uyanık… Saat sabah beş…. Kirli masumiyet… Kötü imge… Manyak serseri… Düş kırıklığı… Biraz su, biraz boyayla Kadife aşk, yumuşak zaman… Fahişe, kaltak, yalancı sürtük Daha dibe it beni İçtenlik öldü!

Çocukluğum henüz sıcak İnanın sonrası yok Sabah akşam çalışırım Bakmayın tantanaya çok Umutlar bir kasada Sıkışmış bir masada Dokuz altı yollarında oy Bir ömür geçer buralarda Sanki yarın dünden uzak Bitmeyen bir ızdırap oy Dokuz altı yollarında Bir zincir boğazımda Sıkar sıkar gevşetemem Ağlayamam Ayda yılda bir kaçamak Kaçsak bile yaşama bak Dokuz altı yollarında…

Bana bakıp bakıp durma! Bir kinaye var bakışında. Eğer diyecek bir sözün varsa, Gel anlat derdini karşımda. Yoksa buna cesaretin mi yok? Üzgünüm ama benle işin yok. Evet, parmağımda yüzük yok. Bu demek değil ki sevgilim yok. Beni bu melül bakışlarınla mı Kandırmaktı dahice planın? Senin IQ kaç, ayıptır sorması? Bu yöntemle kaç balık avladın?…

Yıllarım ben kadar yorgunmusunuz Ömrümü nereye uçurursunuz Peşimden gelmeyin ne olursunuz Yıllarım yıllarım yorgun yıllarım Ömrümün çok yorgun şu son deminde Çiçekler açmıyor artık sevgimde Daha ne duygular gizli gönlümde Yıllarım yıllarım yorgun yıllarım Beni hep isyankar deli ettiniz Kendinize esir köle ettiniz Yalanla dolanla kahır ettiniz gidin artık bitin zalim yıllarım Ömrüm çok yorgun…

Aşk hergün yeniden doğar Sarar seven kalpleri Kor gibi içimde yanar Kül olur geçmişin izleri Aynı heyecan aynı bekleyiş Bir çocuk gibi ümitleniş Ben yine aşka düştüm yine yanıyorum Her nefeste senleyim aşık oluyorum Belki sonradan hayat yaşanmaz olacak Bin defa ölsemde yeniden doğuyorum Ben yine aşka düştüm yine yanıyorum Her nefeste senleyim aşık oluyorum…