Ömrümüzün son saati çalmadan gel ne olur
Sensiz yorulan şu kalbim durmadan gel ne olur
Yaşamak ezgisini sevdâmızla söyleyelim
Hâlâ seviyor mu diye sormadan gel ne olur
Ömrümüzün son saati çalmadan gel ne olur
Sensiz yorulan şu kalbim durmadan gel ne olur
Yaşamak ezgisini sevdâmızla söyleyelim
Hâlâ seviyor mu diye sormadan gel ne olur
EYE FLYS I lay like you I feel the same Eye flys like you In touch between In fact it’s moon Don’t blame the rain That brings you here And ask yourself To prove that you’re able To be brave
Seni görmeden önce gönlüm aşkı boşlamıştı Sevmeye yeminli kalbim çarpmaya başlamıştı Unuttum bir an aşkın gözü kör Göremedim düşünemedim unuttum senin de el olduğunu Daha ilk günden ihanet edilir mi aşka davet ederken Sevilir mi başka biri pes eder mi birden yürek Bir ömür derken
with broken arms, a nasty note and a dead rat, I carry with me her suspension of disbelief why can’t I be the genius who solved the greatest problems of his time am I even beyond metaphorical assistance why must I be a paint brush when we need a wrench her arrival at the correct…
Çocukluğum henüz sıcak İnanın sonrası yok Sabah akşam çalışırım Bakmayın tantanaya çok Umutlar bir kasada Sıkışmış bir masada Dokuz altı yollarında oy Bir ömür geçer buralarda Sanki yarın dünden uzak Bitmeyen bir ızdırap oy Dokuz altı yollarında Bir zincir boğazımda Sıkar sıkar gevşetemem Ağlayamam Ayda yılda bir kaçamak Kaçsak bile yaşama bak Dokuz altı yollarında…
(Bobby Pinson/Jeremy Spillman) Way down at the bottom of the river There’s a locket with a picture of me She drowned what I thought was forever She locked up our love and lost the key A friend of mine heard from a friend of hers She was workin’ on last name number three There was…
Sen abarttın ellerin aşkını , Gözünde çok fazla büyüttün. Sevda yollarında aşkını kovalarken, Çok fazla üzüldün. Olmaz derken , Daha çok vakit varken , Bana hayır derken uyarmıştım. Anla artık kabahat sende, Bu aşkın mayası tutmaz. Demedim mi bu dünyada düşenin dostu olmaz.